29 Aralık 2012 Cumartesi

2013

2013' e az kala.. Dış görünüş itibariyle hayatım gayet yolunda gözüküyor.. Geçici olduğunu düşünsem de bir iş buldum, ne işe yaradığını bilmediğim doktora da yeterlilik aşamasını geçtim, yolunda giden bir ilişkim var, sağlığım yerinde, hayat güzel (?), vs vs.. Diyorum ya dış görünüş olarak yolunda...
Aralık ayıyla birlikte bir işe girdim. Hem bulunduğum kentten ayrılmadım, hem de gün içinde 12 saat çalışsam da ayda 15 gün çalışıyorum. Bu da güzel mi değil mi anlamış değilim. Etrafımdakilere göre ''ne güzel ayda 15 gün çalışıyosun, kalan süre sana kalıyor'' gibi bir yorumla karşılaşıyorum. İşin aslı sabah 7.00 de kalkıp akşam 21.00' de evde oluyorum ki artık pilim bitmiş oluyor o saatten sonra. Hele de ertesi gün yine işe gideceksem artık pek de bişey beklemeyin benden.. Çalıştığım işin kimya ile yakından uzaktan bir alakası yok. Ki zaten artık kendimi kimyager olarak da hissetmiyorum. Yani bana çooook uzak bir ünvan o.
Yaşadığım kenti seviyorum sevmesine de.. Hep bir yalnızlık hissi..
Kendimi hiç de istediğim yerde görmüyorum.. Yani bir amacım kalmadı artık.. Sadece nefes alıyorum gibi geliyor bazen..
Doktoraya gelince.. Şu sıra hocam benden daha çok çaba gösteriyor.. Yılbaşı sonrası sunum yapmam lazımmış tez önerisi için ve benim isteksizliğim onun istekliliği ile birleşip, bana sürekli bir şeyler yollayıp şunu hazırla deyip duruyor.. Ben artık pek de gerekli olduğunu düşünmüyorum. Olsa da olur olmasa da modunda olduğum için..
Ve 2013 ikizlerin yılıymış öyle diyorlar.. Benim pek umudum yok ama belki diyorum yine de..

6 Kasım 2012 Salı

çikolata

Çikolata candır.. Hayatımda çikolatanın önemli bir yeri vardır. Tabi ki kaliteli ise.. Mutluyken de çikolataya sarılırım, mutsuzken de.. Her daim kurtarıcımdır benim.. Uzun zamandır çikolata yemeden geçirdiğim bir günüm olduğunu hatırlamıyorum. Tiryakilerin bir şeyi bırakmaya çalıştıkları gibi zaman zaman kendimi frenleyip yememeye çalıştım, ama bu daha çok düşünmekten başka bir işe yaramadı. :)
Rutinimdir.. Mesela her sabah güne bir dilim nutella' lı ekmek ile başlarım. Eğer evdeysem arada gidip bir kaşık alırım. Ya da kahvenin yanında bir parça çikolata yerim, bitter tercihimdir.. Beyaz çikolata sevmem, benim için çikolata kahverengi olmalı, parlak olmalı ve güzel koklamlı.. Arada şemsiye çikolata ister canım artık büyüsem de.. Çocukluğum aklıma gelir onu yerken.. Keki çikolatalı severim, çikolata parçalı kurabiyeye hayır demem.. Kısacası hayatımın her anında vardır..
Bu bayramda bana hediye gelen çikolata kutusu.. Çok güzel kurdeleli bir şekilde ambalajlıydı.. Açtığım gibi fotoğrafını çektim, kimseye yedirmeden.
Hoşuma gitti değişik yapmışlar. Şu çilek şeklinde olanlar bitter ve içinde çilek kreması var. Ceviz şeklinde olanların içinde cevizlli krema var. Zarf şeklinde olanlara antep fıstıklı krema yapmışlar. Diğerleri çikolata kremalı içi de.. Bir tane de üstü kahve çekirdekli olan çıktı ki bu kutuda favorim oydu. :)
Elitin çikolataları bunlar.. Ve daha önce de kocaman bir kutuya sahip olmuştum. Bu kutuda onlardan yok ama benim favorim badem krokanlı olanlar :)

31 Ekim 2012 Çarşamba

mor

hayatım hiç bu kadar mor olmamıştı.. bir şarkı dolandı dilime.. onun içinde dolaşıp duruyorum, onun dışında dolaşıp duruyorum..


21 Ekim 2012 Pazar

günün, dünün ve yarının bilançosu

her gün yapmam gereken şeyler var.. ve aslında hiç bir gün yapma gereken bir şey yok.. çok değil, ya da çok mu demeliyim bundan üç beş yıl önce idealleri olan hayata umutla bakan bir kız vardı aynada baktığımda karşımda.. şimdi ise bakmamaya çalışıyorum o aynalara.. hala iş arayan, bir sürü iş görüşmesine gidip hüsranla geri dönen ve umutsuzluğa kapılmış birisini görüyorum artık baktığımda.. sanki yüzüm değişmiyor da bakışlarımı soluklaşmış görüyorum.
bilanço yapıyordum di mi? birden derine daldım.. her gün saçma sapan ne işe yaradığını bilmediğim doktora için yeterlilik sınavına çalışmam lazım. ki hocam (o da gereksiz bir insan) beni arayıp sürekli sıkıştırıyor.. neden çalışmıyorsun, girenler senden daha mı zeki bla bla bla... yüzüne karşı ''çalışmıyorum canım istemiyor'' desem de anlamıyor ki..
her gün yataktan kendimi çıkarıp yeni güne başlamam gerek.. diğeri hiç bitmese daha iyi..
her gün biraz daha umutsuzluğa kapılıp, özgüvenimden bir parçayı daha çöpe atmam gerek...
her gün geleceğim için, doğmamış büyük ihtimal de hiç doğmayacak çocuklarım için endişelenmem gerek...
her gün ne zaman dibe vurucam ya da artık ne zaman dipten çıkıcam diye düşünmem gerek..
kalbimin sıkışması demek her gün, mideme giren kramplar demek, yediğim içtiğimden zevk almamam demek.. azalan arkadaşlarım demek.. her gün...

11 Ekim 2012 Perşembe

dikiş günlüğü

Salı günü itibariyle dikiş kursuna başlamış bulunuyorum. Sabahları yataktan kendimi kaldıramadığım için ve bir işim olmadığı için de buna gerek duymadığım için kendimi zorlayarak kurs saatlerimi sabaha aldıım. Ve saat 9.00 da kurs başlıyor. İlk gün saatin çalmasıyla, ne oluyor yaa bu saatte beni kim arıyor modundan ayıldıktan sonra, acaba gitmesem mi diye geçti içimden. Bunu da yenip bu seferde sıcak yatağı bırakmak zor geldi, ki sabahları artık soğuk oluyor.
En sonunda bütün zorlukları yenip kendimi kaldırdım. Giyinmeyi ve kahvaltı etmeyi de başarıp evden çıkabildim. Kursa erken bile gitmişim hatta saati ayarlayamayıp, gittiğimde iki kişi vardı.
Çok garip bir ortam benim için, üniversite son sınıf öğrencisi de var, emekli olan da, ev hanımı olan da.. Ben sabah uyuklarken, teyzelerin '' ayy okula yeni başlamışım gibi çok heyecanlıyım'' demesi ile kendime geldim. Bendeki durum ise, acaba yarın gelmesem mi kalkmak çok zor idi..
Ve sonuç olarak ilk günü atlatıp bugün de gittim. Hem de kumaşım, makasım, iğnelerim, mezuram ve de kalıp çıkarma kağıdımla..:)
İlk gün olması nedeniyle önce teğel çeşitlerinden denedik, sonra ölçü aldık ve ilk etek kalıbımızı çıkardık. Kısa dar bir etek dikiyorum şu an. Provasını da yapıp son makinede dikme aşamasına geldim bugün. Şimdi yarını bekliyorum.. Ve bu dikiş sevdamın ne kadar süreceğini merak ediyorum.

3 Ekim 2012 Çarşamba

dikiş makinesi







Anneannemin buna benzer bir makinesi vardı ben küçükken.. Ki hala var, ve ananem 84 yaşında olmasına rağmen kendine bir şeyler diker hep.. Gardolabında sayısını bilmediğim elbiseleri, etekleri, bluzleri vardır.. Giysi dikmekten sıkıldı mı? Bu sefer de koltuk örtüsü, yorgan kılıfı, yastık kılıfı diker, kırkyama yapar hatta hiç üşenmez.. Annemin dikişlerini beğenmez bazen, baştan savma yapıyosun der.. Nerden nereye atladım.. Onu dikerken görüp özenirdim küçükken.. Bizi yanına yaklaştırmazdı, hep bir şeyler denemek isterdim ben de...

Annemin de bunun daha yenisi, ''Singer Yoknaz'' modeli.. Pek çok kereler değiştirmek isteyip de kıyamadığı makinesi.. Ki o da hala kullanır.. Kaç kez tamir görmüştür.. Neler atlatmıştır, ne badireler, ne özel günler, yetiştirmeye çalışılan kıyafetler.. Ya da benim veya kardeşimin dikiş öğrenmeye çalışmalarını..

Bir hevesle başlardım ben de başına oturup, şimdinin patchwork dedikleri, ananemin ise kırkyama dediği desenleri yapmaya.. Sonra canım sıkılıp bir kenara atardım..

Şimdi iş aradığım ve bir türlü bulamadığım şu günlerde Halkeğitimin dikiş kursuna yazıldım.. Yine maymun iştahlılığım tutup vazgeçer miyim bilmem? Ama kendime güzel şeyler dikmeye kararlıyım.. Annemin her hafta pazardan alıp da stok yaptığı kumaşları değerlendirmek umuduyla... :)

9 Eylül 2012 Pazar

elmalı turta








Küçük küçük turtaları hep merak etmiştim.. Sonunda istediğim kalıba sahip oldum ve ilk boş bulduğum fırsatta denemeye karar verdim.
Daha önceki denemelerimde elmaları hep rendelerdim bu sefer üşenmedim ve de küp küp doğradım.
Ve sonunda muhteşem bir lezzet ortaya çıktı.. İlk denememde görünüşte biraz sorun olmuş olabilir :)

9.09.2012

Daldan dala atlıyor düşüncelerim şu son günlerde.. Ya da ben ne zamandır böyle olduğunu unuttum.. Kim bilir? Bazen düşünmemek için saatlerde dizi izliyorum ardı arkası gelmeden, bazen eşyalarımı düzenlemeye girişiyorum belki de milyon defa.. Ne gariptir ki her seferinde atılcak bir şeyler buluyorum. Ya da kurtulmak istediğim için artık işe yaramaz ilan ediyorum onları.. Uzun zaman geçti.. Aklım ve kalbim artık benle senkronize bir şekilde çalışmıyor.. Ya da sanırım ikisini de dinlemiyorum artık.. Kapalı kapılar ardına attım ikisini de.. Bir şeyler yapmaya çalışıyorum.. Sonra vazgeçiyorum, ya da yaptığım şey önemsiz ve anlamsız geliyor.. Bırakıyorum..
Uzun zaman oldu.. Çok uzun zaman benim için.. Kendime ait planlarım bunlar değildi.. Mesela şu an da bir işim olması gerekiyordu.. Sevdiğim bir işim, ya da hiç olmadı para kazandığım bir işim.. Kendime ait bir evim olması gerekiyordu mesela.. Eşyalarını kendimin aldığı.. Severek yerleştirdiği.. Akşam oturup film izleyebildiğim, sevdiğim insanları misafir edebildiğim bir evim.. Bunların ikisi de şu an mevcut değil.. Ne zaman gerçekleşecek onu da kestiremiyorum artık.
Hayatımı hep ertelediğimi düşünüyorum.. Ve hala da erteleyerek yaşıyorum bazı şeyleri.. Bu süreçte sevdiğim insanları kaybettim hayatımdan. Artık suçu sadece kendi ertelemelerimde arıyorum. Ve kendim kendime yetmezken bazı şeylerin planını yapmak bana saçma geliyoru artık. Hiç plansız yaşıyorum şu sıralar.. Bugün ya da yarın ne yapacağımın bir planı yok.. Sanırım kendimi işe yaramaz da hissetmeye başladım iş bulamamanın verdiği güvensizlikle.. Evden çıkmak ayrı bir sorun halini almaya başladı.. Bu süreç hızlı mıydı yavaş mı bilmiyorum.. Artık yediğim yemekten tat alamaz, keyifle içtiğim çayın alışkanlıktan ibaret olduğunu düşünüyorum..

2 Şubat 2012 Perşembe

Beyaz+ Siyah=GRİ

Bir kaç gündür aralıksız kar yağıyor İstanbul' a.. Ben, bana yabancı olan bir pencereden gece karın yağışını izliyorum sokak lambalarından yansıyan ışıkta.. Çay demliyorum karın yağışını izleyerek.. Düşünerek.. Kar tanecikleri uçuşuyor ışıkta.. Düşünceler uçuşuyor aklımdan türlü türlü..
Kar kafamdaki düşünceleri yok ediyor.. Sonra bir telefon sesi ile irkiliyorum.. Hala kopamadığım şeyler var bu da onlardan biri işte.. Kendime kızıyorum en çok neden hala bu haldeyim diye.. Yavaş yavaş özgüvenimi yitirdiğimin farkındayım.. Kimse farketmese de etrafımda, ya da ben dik durmaya çalışsam da hala.. Olmuyor işte bazen.. Lanet ettiğim çok fazla zaman oluyor artık.. İçimden bir şey yapmak istemediğim çok zaman.. Vazgeçmek istediğim, bırakmak istediğim çok zaman.. Ya da bütün hepsini bir rüya olarak değerlendirmek istediğim zamanlar..
Tüm bu olumsuzlukları pencereden kar yağışını izlerken sıralayabiliyorum.. Ya da sadece bir çay demleme anına sığdırabiliyorum.. Bir şehri terketmekle ya da bir şehre tatil vermekle düşüncelerimden kaçamadığım bilmem gerekiyor aslında.. Daha önce de çokça denemedim mi bunu?
En kısa sürede hayatımı planlamam gerektiğini biliyorum..Artık erteleyecek zamanım yok.. Buna ne durumum ne de yaşım izin vermiyor.. En başta okuldan ve hala hocam olan insandan kurtulmam lazım bir an önce.. Ki bunu da sadece bir işe girerek yapabilirim. Belki yeni bir şehir, belki de yeni bir ortam bilmiyorum.. Ama hayatıma ancak bu şekilde yön vermeye başlayabilirim.. Sonra.. Sanırım sonra geleceğime yön verebilirim..